ZEKİ ŞAN

Tarih: 30.12.2024 09:00

OSMANLI DEVLETİNE ZARAR VEREN DEVLET ADAMI MEHMET SAİT HALET EFENDİ

Facebook Twitter Linked-in

OSMANLI DEVLETİNE ZARAR VEREN DEVLET ADAMI

MEHMET SAİT HALET EFENDİ

 

Mehmet Sait Halet Efendi ulema sınıfından Osmanlı Devlet adamı. II. Mahmud zamanında rikâb-ı hümâyun kethüdası unvanını alarak önemli bir konum elde etmiştir. Çocukluğundan itibaren "Meşihat Kalemi"ne devam etmiştir ve burada "Halet" ismini aldığı, belagat, kitabet ve şiirde özel çabalarla kendi kendini yetiştirdi. Yaşı yirmiye vardığında kadılık ruusu elde etti. Şeyhülislam Dürrızade Seyyid Mehmet Ataullah Efendi'nin görev döneminde meşihat çeşitli Bâb-ı Âli ve paşa kalemlerinde çalıştı, zeki ve bilgili olduğu için sivrildi.

Önce rikab-ı hümayun kethüdası Mehmed Reşit Efendi'ye mühürdar yamağı olup bu görevde efendisine kendini beğendirdi. Bu görevde iken Mehmet Raşit Efendi'nin konağında yapılan gece toplantılarında gazeller okuyarak ve tarihi konularda konuşmalar yapıp dikkatleri çektiği, Manastır'da Rumeli Valisi Ebubekir Sami Paşa dairesinde ve sonra da Mirmiran Ohrili Ahmet Paşa dairesinde çalıştı, sonra Yenişehir Feneri mollası kethüdası oldu. Zahire Nazırı Rasih Mustafa Efendi, takiben Kasapçıbaşı Hacı Mehmed Ağa dairelerinde kâtiplik yaptığı, derya tercümanı Kalimaki yanına kâtip olduğu, Bu görevde Fenerli Rumlar'ın ileri gelenleri ile dostluklara kurduğu, 1802'de başmühasip payesi ve orta elçilik unvanı ile Paris’e büyükelçi Mehmed Said Galip Paşa’nın yanına ikamet elçisi olarak tayin edildiği,

1807'de Divan-ı Hümayun beylikçisi görevine getirildi ve hemen sonra da rikab-ı hümayun reisi olduğu, Bu görevde iken Fransa'ya karşı savaşa giren İngiltere'nin elçisi ile gizli ilişkilere girdiği, Bunu öğrenen Fransız elçisinin ihbar etmesi nedeniyle Mayıs 1807’de III. Selim'e karşı Kabakçı Mustafa İsyanı çıktığı ay Kütahya'ya sürüldüğü, daha sonra Bağdat'a gönderildiği, Musul'daki ileri gelen sülalelerle ve Baban Sülalesi destekleri ile Bağdat Valisi Süleyman Paşa’nın görevden indirilmesine vesile olduğu,

II. Mahmut, Halet Efendiyi rikab-ı hümayun kethüdası yaptı ve kendi maiyetine alarak onu gizli yazışmalarla görevlendirdiği, 1815'te Halet Efendi nişancı görevini, yani padişahın başkâtibi sıfatını aldı ve büyük bir nüfuz kazandı ve Sultan üzerindeki bu özel nüfuzunu 1823'e kadar devam ettirdiği, yeniçeri ocağını koruyup askeri ıslahatın yapılmasına engel olarak ve Fenerli Rumları memnun etmek için Tepedelenli Ali Paşa'yı ezerek kötüye kullandığı, Benzer şekilde sadrazam Benderli Ali Paşa'nın Yunan İsyanı ile ilgili önerilerine muhalefet ederek gözden düşmesine neden olduğu, İcraatları sonucu olarak Mora ihtilali alevlendi, Yunanlar bağımsızlık kazandılar.

II. Mahmut, Hâlet Efendi'nin zararlı olduğunu anlayarak Konya’ya gönderip başını kestirdiği, Halet Efendi kinciliği ve acımasızlığı ile isim yapmıştır. En basit nedenlerden bile insanları öldürtmekten çekinmediği ve hatta halk arasında terör saçıp korku yaratmak için masum kişileri idam ettirdiği; bu öldürücü sadizmi doğal saydığı belirtilmiştir. Bu tutumu ve mizacını açığa vuran çok sayıda anekdot bulunmaktadır. Buna tam çelişkili olarak şairliği, engin kültürlülüğü, zarif kişiliği, nezaketi ile de bilinmektedir. Konağının bir kültür yuvası olduğu, saz fasıllarına; siyasal, bilimsel ve edebi sohbetlere ve ziyafetlere devamlı açık olduğu da belirtilmektedir, devletin refahındansa kendi refahını gözeten, yaptığı eylemlerde bireysel menfaati ön plana çıkaran, ahlakın hiçe sayılarak menfaatin göz edilerek yükselişi, Devleti Aliye hatasını, Halet Efendi’nin kellesini ibreti alem için dolaştırarak telafi etti. Halet Efendi’nin İstanbul’da dolaştırılan başı, İstanbul Galata Mevlevihanesine, gövdesi ise Konya Mevlana Türbesi mezarlığına gömüldü, Halet Efendi zekî, hitabeti kuvvetli biriydi. Son derece kindar olup, muhaliflerini, menfaatine dokunanları bilhassa makamına rakip gördüklerini asla affetmezdi. İkinci Mahmut Hana da devamlı muhalefet etmiştir. Bunu devam ettirebilmek için de yeniçeri ocağının ileri gelenlerini çeşitli hediyelerle elde etme yolunu seçmiştir. Yeniçeri ocağının yeniden tamirine karşı çıkmış ve isyan çıkartmakla tehdit etmiştir. Halet Efendi, rakiplerini idam ettirmekten hoşlanan bir karaktere sahip kişiliği vardı.

Halet Efendinin 'Zînetü'l-Mecalis' adlı Dîvan'ı ise birçok kasidelerden, bilhassa talebesi olduğu hocalarını övmek için yazdığı şiirlerden meydana gelmiştir. Bu eser matbu olup 1842'de basılmıştır. Galata Mevlevîhanesi içinde bir sebil ile bir kütüphane yaptırmıştır. Bu kütüphanenin kitapları bugün Süleymaniye Kütüphanesinde ayrı bir kısım olarak bulunmaktadır.

Halet Efendi de, her fani gibi geçip gitti. Ardından iyi söyleyenler olduysa da, kötülüğünü görenlerin söyledikleri daha ağır bastı. Onlardan biri de Arif Paşa’dır ki, Halet’in ölümü ardından şu meşhur dizeleri söylemiştir:

“Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur;

Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur (Kabirdekiler, ölüler).”

Araştırma ve kaynaklar internet sitelerinden yapılan incelemeler neticesinde derlenerek hazırlanmıştır. 30.12.2024


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —