ISTANBUL’U HARACA BAĞLAYAN KABADAYILARI (1)
2025/1
Kabadayı: Kendine has, özgü namus kuralları olan ve toplum kurallarını umursamadan dışına çıkan, kendi kurallarına uymayan kişilere zorbalık yapan, cesurluk taslayan, etrafına meydan okuyan, babayiğit, mert, iyi dövüşen, korkusuz kimselere dendiği,
Kabadayılık yapmak ne demek? Daha üstün konumda ya da güçlü olanın karşısındakini genellikle istediklerini yaptırmak amacıyla etkilemesi, ezmesi ve gözünü korkutması.
Kendilerini her ne kadar kahraman, civanmert olarak tanımlasalar da yağmacılık, soygunculuk gibi menfi icraatlardan geri kalmayan İstanbul kabadayılarının Yeniçeriler ve Kapıkulu Ocakları içerisindeki “zorba” unsurlarla başladığı,
Geçmişten bu topraklarda yaşamış ve Eski İstanbul'un baş belası olmuş ünlü kabadayılar.
İpsiz Recep (Emice) (1862); 'İpsiz' lakabının verilmesine dair iki anlatım var, birine göre cesareti, gözü pekliği ve ataklığı sayesinde 'İpsiz' lakabını alır. Diğer bir anlatıma göre ise elinde avucunda ne varsa, olanı da, olmayanı da verdiğinden ve kendisi 'cep delik, cepken delik' misali kaldığından adı 'İpsiz'e çıkmıştır. Milli Mücadele döneminde yelkenlisiyle Zonguldak üzerinden kömür taşımacılığı yaparken işlerinin bozulmasıyla eşkıyalığa başlar, Kandıra civarında Müslüman halka zulmeden Rum çetelerine karşı Kuvâ-yi Milliye saflarında onlara başarıyla karşı koydu bilinmektedir.
Solak Ligor (1888); Küçük yaşta ailesi ve hısımları arasında çıkan silahlı çatışma sonucu sağ kolundan yaralanıp sakat kalan Ligor, Konya'dan babasıyla birlikte göç edip İstanbul'a gelir, baba mesleği olan terziliği, sakat kolu nedeniyle yapamayınca işi serseriliğe vurmaya başlar, sağ kolun verdiği eksikliği sol koluyla kapatmaya çalışan Ligor, kısa sürede korkunç denecek hızda bıçak kullanmaya başlayıp ilk denemesini de Balat'ta bir Yahudi üzerinde yaptığı, Unkapanı'ndan Eyüp'e kadar tam 4 yıl o bölgenin tek kabadayısı olduğu, fakat bir hayat kadınıyla olan birlikteliği, daha sonraları bu saltanatın bitmesine yol açmıştır. Odesalı Kosti (1895); Yunanistan doğumlu, 'Odesalı' lakaplı Odesalı Kosti, Tünel'den Taksim'e kadar bütün mekanların haracını yediği, hiçbir ipucu bırakmadan kayıplara karıştığı, başı sıkışınca da işgal polisleri sayesinde kurtulduğu, Odesalı'yı tanıtan sabit alameti ise sağ kolunun iç kısmında eli kamalı bir kız resmi ve sol kolunda iki çiçek ortasında bir haç ve 'm' harfi bulunan dövmeleri olmasıydı. 'M' harfi metresi Mari'nin adını simgelediği, Şık Manol (1890); Tokat doğumlu Şık Manol ünlü İstanbul kabadayıları arasında adam öldürmemiş tek kişi unvanına sahip olduğu, çıkan kavgalarda ve düellolarda da silah kullanmayan Şık Manol sadece kafasını ve yumruğunu kullanmaktadır. Piç Ardaş (1886); Sivas doğumlu Piç Ardaş, İstanbul'a gelip Üsküdar'a göz koyduğu ve oraların sözü geçen ismi Manavcı Ali'yi öldürdükten sonra istediğini alıp Üsküdar'ın tek hakimi olduğu, söylentiye göre Piç Ardaş'ın girdiği düellolar en az 1 saat sürdüğü, Piç Ardaş'ın alametifarikası ise, sağ elindeki baş ve işaret parmaklarının kesik olmasıymış, Arap Hüsnü (1870); Arap Hüsnü 'Heyüla gibi, iri yarı, gece insanın rüyasına girse korkutacak bir tip' diye anılıp, sağ kulağının kıkırdak kısmının olmaması, sol gözündeki perde ve çenesindeki çukurla dikkat çekmektedir, Trablusgarp doğumlu, Tophane semtini inim inim inleten insan azmanı dendiği, kahvelerde içki sattığı, bu onun işlediği suçlar arasında en hafifiymiş, Trablusgarp'tan ne sebeple ve nasıl geldiği bilinmemekte, Tophane civarında kendisinden çok genç olan külhanbeyleri sindirmiş, ismini duyurmaya başlamıştır, o zaman Salı Pazarı'nda iki kişiyi, Arap yapımı kaması ile öldürmüş fakat delil yetersizliğinden kurtulmuştur, Polis yakasına yapışmak için fırsat kollasa da Arap Hüsnü açık vermediği, Cumhuriyet’in ilanıyla Arap Hüsnü de Hükümetin 28 Mayıs kararıyla sınır dışı edilmiştir. İlk kadın kabadayı: Baltalı Hano; İstanbul'un varoş semtlerinden birinde yaşayan ve bir kabadayının sevgilisi olan Hanzade isimli kadın belki de ilk kadın kabadayı sayılmaktadır, 12 yaşındaki oğlunun bir gün ortadan kaybolmasıyla telaşlanarak oğlunu aramak için yollara düştüğü vakit kabadayı sevgili tarafından vazgeçirildiği, sonraki denemesinde de yine aynı şey olduğu, bunun üzerine Hanzade erkek kılığına girerek sevgilisini takip etmeye başladığı,
sevgilisinin gece naralar atıp haraç topladıktan sonra hamama gitmesi üzerine Hanzade’nin de hamama girdiğinde, oğlunu bir 'hamam oğlanı' olarak gördüğü ve hamamı yakmak için bulunan odunların yanındaki baltayı kapmasıyla sevgilisi dahil 21 kişiyi öldürdüğü, oğlunu alıp kanlar içinde mahallesine döndüğünde 17 ay boyunca semttekilere kan kusturduğu, bir müddet sonra haraç ve baltayla adam öldürmek suçlarından yargılanıp kurşuna dizilerek öldürüldüğü,
Abdullah Palaz (1923); Dört kez idam yediği, 740 yıl hapis cezasına çarptırıldığı, 48 yıl 38 ayrı cezaevinde hapis yattığı, 'Antep Canavarı' olan meşhur lakabını 15 kişinin katili olarak Konya Cezaevi'ne girdiğinde almış olduğu, yeni gelen mahkumların sevilmediğini ve onlara bir gözdağı verilmesi gerektiğini düşünerek kendi gibi Antepli 7 yoldaşıyla bir plan kurup, gardiyanlardan temin ettikleri bıçaklarla bir gece diğer efelerin koğuşunu basıp öldürmeyecek darbelerle yaralayıp Konya'daki ilk vukuatını yaptığı, daha sonra Afyon Cezaevi'ne sürgün edildiği, orada da aynı şekilde 'parmak hesabı' ile gözdağı vermek için koğuş bastığı, parmak hesabını biraz kaçırıp bir kişinin ölümüne neden olduğu, bir gece zincirde tutulduktan sonra oradan da Bursa'ya sürgün edildiği, 1991 yılında Şartlı Salıverme Yasası'yla tahliye olan Abdullah Palaz dokuz ay sonra vefat ettiği,
Hiristo Anastadiyadis (1898); Çocukluğundan itibaren suç batağına bulaşmış olan Hrisantos, ağabeyi Koço ile birlikte tramvaylarda yolcuların para çantalarını kapıp kaçarak ve bazen de annesinin işlettiği umumhaneye gelen erkeklerin paralarını çalarak başladığı, Hrisantos, yaşı ilerledikçe karmanyolacılığına da (Şehir içinde ıssız yolda ölümle korkutarak yapılan soygunculuk) başlayıp, etrafına dönemin ünlü haydutlarından organize bir suç çetesi oluşturduğu,
Dündar Kılıç (1935); 'Hata yapmam, özür dilemem' sloganıyla akıllara kazınan Dündar Kılıç, kabadayılık müessesesine İstanbul'a göç ettikleri sırada ters düştüğü ünlü kabadayı 'Avni Çakıroğlu'nu yaralayarak adım attığı, sayısız yaralama, silah taşıma ve uyuşturucu kaçakçılığından en az 38 kere hapse girip-çıktığı, generallerle tutuklandığı da olduğu, aynı generallerle yasa dışı iş yaptığı da iddia edildiği, Trabzon’da doğan, kabadayılığı hapiste Oflu’lardan öğrenen Kılıç, kısa sürede İstanbul’un yeraltı dünyasında önemli yer edindiği bilinmektedir, İdris Özbir (Kürt İdris) (1937); İstanbul'a geldikten sonra 70'li yıllarda kumar, dolandırıcılık, bıçakla ve tabanca ile adam yaralama gibi suçlarla adını duyuran Kürt İdris, yeraltı dünyasının sözü geçen isimlerinden biri olduğu 'Kürt İdris' değişik tarihlerde suç örgütü yöneticiliği yapmak, silahla tehdit, zorla senet imzalatmak, zorla para almak, Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet ve arazi mafyacılığı gibi suçlardan yargılandığı, yeraltı dünyasının baba isimlerinden Kürt İdris karaciğer kanserine yenik düşerek hayatını kaybettiği,
Çilli Burhan (1960'lar); Türkiye'de babalık 1960'lı yıllarda Dündar Kılıç, Çilli Burhan, Oflu Osman, Hüseyin Heybetli tarafından sahneye konulmaya başlandığı, Eskiden kabadayılar saygılı, oturaklı, izzeti ve şerefine dokunulmadığında kimseye zarar vermeyen ve mahallenin otoritesi olarak kabul edilmekte olduğu, İstanbulda 1960'lı yıllarda Mafya denilince Oflular denilen Karadenizli gruplar ilk olarak akla geldiği, Hasan Cevahiroğlu yahut Oflu Hasan lakaplı kabadayı 'babaların babası' unvanını kazanmıştır, gençliğinde, Galata'da Araplar ve Lazlar arasındaki çete savaşlarında Lazlara liderlik yapıp efsanevi bir isim olduğu,
Kürt Cemali (1950'ler); Asıl adı Cemali Coşar olan Kürt Cemali 50'li ve 60'lı yılların Ankara’sının en belalı kabadayılarından olduğu, zamanın diğer ünlü isimlerinden kabadayı Mehmet 1953'de yakın arkadaşı Sarı Veli'yi bir alacak verecek meselesi yüzünden öldürmekten dolayı önceden tecilli cezasıyla birlikte 15 yıl hapis cezasına mahkum olduğu, kumar oynatılan bölgelerin paylaşılamamasından Kürt Cemali ve Kabadayı Mehmet'in takışmaları bitmeyince, 1 Nisan'ı 2 Nisan'a bağlayan gece Kabadayı Mehmet konuşmak ve kumar oynamak için Kürt Cemali'yi Hergele meydanındaki kulübüne davet ettiği, gecenin ilerleyen saatlerinde aralarında çıkan çatışma sonucu Kürt Cemali vurularak öldürdüğü, Abdo Ağa (Arap Abdullah); Rivayetlere göre; uzun boylu, kara kuru, sırım gibi, kafası daima tıraşlı, elmacık kemikleri çıkık, bıyıkları seyrek ve sarkık, iki kulağı da sağır, yaz-kış ayağında çizme, sırtında kukuletalı bir sako, belinde Trablus kuşak giydiği, yeleğinde de kalın ve ağır bir altın köstek takılı olduğu, devamlı silahlı dolaştığı, yanından saldırma, tabanca ve usturpa, sağ çizmesinin kenarına sokulmuş söğüt yaprağı bıçak, bir elinde de sapı gümüş savatlı kamçı bulunmaktadır.
Araştırma ve kaynaklar internet sitelerinden yapılan incelemeler neticesinde derlenerek hazırlanmıştır. 03.03.2025