Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Murat Aziz Hatipağaoğlu Kütahya'da
Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Murat Aziz Hatipağaoğlu Kütahya'da parti binasında İl Başkanı Gülçin Hizarcıoğlu Karaman ile birlikte basın toplantısı düzenledi.
Türkiye Değişim Partisi Kütahya İl Başkanı Gülçin Hizarcıoğlu Karaman; “ Herkese iyi günler efendim. Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcımız ve Partimizin Hazine ve Maliye Gölge Bakanı Doktor Aziz Murat Hatip Ağaoğlu'nu Kütahya'da ağırlamaktan öncelikli olarak onur duyduğumuzu belirtmek isterim. Bugün burada bulunan değerli il yönetim kurulu üyelerim, teşkilat başkanlarım, değerli basın mensubu arkadaşlarım, sizler de Kütahya İl Başkanlığı binamıza hoş geldiniz efendim. Türkiye Değişim Partisi sağ ya da sol bir parti değil ekmeğinin peşinden koşanlarının partisidir. Üretimden ve hakça paylaşımdan yanadır. Emekçi çiftçilerin ve en önemlisi esnafının yanındadır. Partimizin Hazine ve Maliye Gölge Bakanı Doktor Murat Aziz Hatipağaoğlu'na Kütahyalı hemşirelerimizle, değerli fikir ve paylaşmak üzere bizleri ziyaret ederek onurlandırdığı için çok teşekkür ediyorum.
Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Murat Aziz Hatipağaoğlu; “Öncelikle Genel Başkanımız Sayın Mustafa Sarıgül’ün selam ve saygılarını getirdim. Saygılarımla onları iletmiş olayım. Özellikle yerel basın, Kütahya basını bizim için son derece değerli. O nedenle burada olmaktan da mutluyuz. Tüm teşkilata sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Çok değerli Kütahya İl Başkanımız ve değerli yönetim kurulu üyeleri. Açık söylemek gerekirse bunca yıllık iş hayatında görevlerim döneminde bu benim Kütahya'ya ilk gelişim. Ama son olmayacak. İnşallah bundan sonra Kütahya'mızı her zaman ziyaret eden ve Kütahya'mızın sorunlarını yakından ilgilenen bir partinin neferi olarak burada olmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü bir devlettir. Maalesef pazar günü İstiklal Caddesi'nde yaşanan elim olaydan dolayı canlarından olan değerli vatandaşlarımızı rahmetle ve saygıyla anıyorum. Yakın zamanda tüm yaralılarımız da hastaneden taburcu olacaklar. Onları da bundan sonraki hayatlarında uzun bir ömür diliyorum. Ama şunu net bir şekilde ortaya koymak lazım ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bundan önce olduğu gibi bundan sonra da her türlü, bölücü ve terör olaylarına karşı mutlaka dirayetli, dirlik içinde, birlik içinde olacaktır. Demokrasiden ayrılmadan adaletin temelini esas alarak tüm Türkiye'miz bu hain girişime duruşu ile cevap vermiştir, vermeye de devam edecektir. Önce bunu sizlerle paylaşmak isterim. Bugün tabii Kütahya'dayız. Sayın. İl Başkanımız Gülçin Hanım bugün Kütahya'da çok güzel bir program yaptı. Hem Kütahya'da esnaf odalarını hem ticaret borsasını hem de Ticaret Odası Başkanı'nı ziyaret edeceğiz. Sanıyorum Türkiye tarihinde bir ilk defa bir kadın başkanımız Kütahya'da Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı oldu. İnşallah bu daha da ilerler. Kütahya sizlerin de çok iyi bildiği gibi aslında çok önemli kavşak, çok önemli bir noktada yer alıyor. Hem Bursa'ya yakınlığı hem Bilecik Bozüyük'e yakınlığı hem Eskişehir'e yakınlığı açısından aslında önemli sanayi kentlerine son derece yakın bir yerde. Ancak Kütahya'mız maalesef aslında bu kadar yakınlığına ve bu kadar altyapısına ve tarihsel açıdan da köklü bir tarihe sahip bir şehrimiz olmasına rağmen Türkiye ekonomisinden ve Türkiye sanayinden gereken gereken katkıyı maalesef alamıyor. Bir an önce Türkiye'de biz sadece Kütahya'nın değil tüm İç Ege'nin bütün bu bölgelerimizin Türkiye'de sanayiden ve katma değerden istihdamdan yoğun bir şekilde destek alabilmesini ve gerçek anlamda burada çevredeki önemli sanayi noktalarına üretim yapan, dünyaya üretim yapan, Türkiye'ye üretim yapan önemli bir sanayi bölgesi haline gelmesini istiyoruz. Yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Sayın İl Başkanımız Gülçin Hanım bize bu konudaki görüşlerini, önerilerini sürekli şekilde iletiyor. Biz özellikle bu yeni açılan Zafer Organize Sanayi Bölgesi'nin bir an önce hayata geçmesini, canlanmasını ve bölgedeki sanayi tesislerinin bir kısmının belki Bozüyük'ten buraya, belki Eskişehir'den buraya, Bursa'dan buraya yönlendirmesini son derece önemsiyoruz. Maalesef çok gündeme geldi ama bu Zafer Havalimanı'nın da yine bu sanayi yapılanması çerçevesinde daha aktif ve daha etkin kullanılacağından eminiz. Sonuçta Zafer Havalimanı her ne kadar çok eleştiriye konu olsa da Kütahya'mıza yapılan bir değerdir. Bu bir altyapı yatırımıdır. Son derece önemli yatırımlara imza atacağımızı şimdiden söylemek isterim. Bizim Türkiye'yle ilgili çok temel bazı hayallerimiz var. Ve bunların da gerçekleşmesi için yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Biliyorsunuz Türkiye'de bugün doların belli bir oranda tutulması nedeniyle kişi başına milli gelirimiz istatistiki olarak dokuz bin beş yüz dolar. Bizim hedefimiz. Önümüzdeki beş yıllık süreç içerisinde Türkiye Değişim Partisi olarak kişi başına milli geliri en az yirmi bin dolar seviyesine çıkarmaktır. Bu şu demek. Türkiye bugün yaklaşık yedi yüz elli milyar dolarlık milli gelire sahipken biz bu milli gelirin bir nokta altı trilyon dolara çıkarılabileceğini ve bunun Türkiye'nin gerçek potansiyeli olduğunu biliyoruz. Bunu yapmak için sihirbazlık yapmaya gerek yok. Yeter ki ülkemizi bugün yönetenler bundan önce olduğu gibi bugün de bizim uyarılarımızı dikkate alsınlar. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bizi vatandaşımızı, esnafımızı, emeklimizi, memurumuzu yüksek döviz kuruyla enflasyon kıskacında bırakmasınlar. Bizim temel şeyimiz bu. Maalesef Türkiye'miz son bir yıldır özellikle para politikası açısından yanlış yönetiliyor. Bunu Sayın Bakan Nebati'ye kaç kez anlatmaya çalıştık. Toplantılarımızda söyledik. Basın bültenlerimize söyledik. Türkiye bugün sadece doları on sekiz buçuk lirada tutabilmek için, sadece o kadar için, yaklaşık yirmi milyar doları harcadı. Harcamaya da devam ediyor. Bu ilk başta çok büyük bir rakam olarak görünmeyebilir. Ancak bunun sanayiye, ihracata, istihdama ve özellikle halk üzerindeki enflasyon etkisini gördüğümüz zaman karşı karşıya kaldığımız toplumsal maliyet çok daha yüksek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşından enflasyon yoluyla zorla vergi alacak bir devlet olamaz. Türkiye Cumhuriyeti adil bir vergi sistemiyle ayakta durmalı ve herkesin gelirine göre ödeyeceği bir vergi sistemi olmalı. Ama maalesef bugün yüksek enflasyon nedeniyle ki maalesef TÜİK'in açıkladığı enflasyona tahmin ediyorum buradaki hiç kimse inanmıyor. Başta çalışanlarımız ve emeklilerimiz yüzde seksen beş olduğu iddia edilen bir enflasyon var. Ancak biz bunun pazarda en az yüzde yüz otuzların üzerinde olduğunu görüyoruz. Markette böyle olduğunun farkındayız. Bu sene 2023 üç başından itibaren harçlara ve vergi oranlarına gelen zamlar zaten yüzde seksen beş enflasyon olmadığını gösteriyor. O zaman istiyoruz ki biz Sayın Bakan, Sayın Nebati, Türkiye'yi gerçek anlamda enflasyondan kurtaracak ve vatandaşı refah ulaştıracak uygulamaları, politikaları acilen hayata geçiriniz. Siz biz faizi düşürdük deyince faiz düşmüyor efendim. Düşmez. Bu sadece faiz düşüyormuş gibi görünüyor. Ancak bugün hiçbir esnafımız bankaya gittiği zaman kredi kullanamıyor ya da kredi kullanması karşılığında çok yüksek teminatlar ve faiz oranları isteniyor. Bu şartlar altında. Ya siz hangi düşen faizden bahsediyorsunuz? Sadece bu da yetmiyor. Bakın Merkez Bankası ve BDDK Bankalar Düzenleme Üst Kurulu son bir yılda onlarca kez yeni düzenleme yaptı. Amaç ne? Amaç şu düştüğü iddia edilen faize uygun faizle bankalar kredi versin. Maalesef bu krediyi hiçbir banka vermiyor. En son BDDK yeni bir uygulama başlattı. Yüzde yirminin altında esnafa, tüccara kredi veriyor. Karşılık oranları yüzde ikide tutuyor. Eğer yüzde yirminin üzerinde faizle kredi verirseniz neredeyse yüzde yüzlere varan oranda karşılık tutmak zorunda kalıyorsunuz. Efendim bu nasıl bir serbest piyasadır? Bu nasıl bir faiz politikasıdır? Bu nasıl bir para politikasıdır? Olan şey çok açık. Enflasyonu vatandaşın sırtına yükle. Yüksek faizli çalışanın, esnafın, tüccarın sırtına yükle. Ekonomiyi çok iyi yönetiyorum. Merak etmeyin. Her şey güzel olacak. Bakın geçen sene Aralık ayında o ilk kur korumalı mevduat kararını aldıkları günde dediler ki hiç canınızı sıkmayın. Mart ayında her şey daha iyi olacak. Sonu olmadı. Dediler ki enflasyon temmuz ayında düşecek. Sonra olmadı. Sayın Bakan dedi ki Ekim ayından itibaren enflasyonun düştüğünü göreceksiniz. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanına soruyorum Ekim ayının başlarında yaptığı açıklamada 2023 sonunda her şeyin düzeleceğini söyledi. Efendim vatandaşın dayanacak gücü yok. Emeklinin dayanacak gücü yok, EYT' linin dayanacak gücü yok. Esnafın dayanacak gücü yok. Enflasyon düşecek demek fiyatlar düşecek anlamına da gelmiyor. Sadece fiyatların artış hızı düşecek. Bakın ne. Ne oldu? Aralık 2021 yılında Kur korumalı mevduat ortaya koydular. Dediler ki biz hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz. Parası olanın da hazineden ve merkez bankadan alacakları desteklerle de koruyacağız. Gün sonu geldi. Kur korumaya bile parasını yatıranlar bugün son derece pişman oldu. Dediler ki siz bizi korumadınız. Peki harcanan paralar nereye gitti? Daha önce yüz yirmi sekiz milyar dolarda gitti. Yılda sadece kur on sekiz buçukta kalsın diye harcanan yaklaşık yüz milyarların üzerindeki para da gitti. E ne oldu peki gün sonunda? Az gittik uz gittik. Dere tepe düz gittik. Bir de bakmışız ki bir arpa buyo yol gitmemişiz. Aynı masalda olduğu gibi. Türkiye'de artık bizim masallara karnımız dok. Biz artık istiyoruz ki karnımız tok olsun. Sırtımız pek olsun. Ve bu vatandaşımız lütfen refah içinde olsun. Artık. yetişemiyoruz. Doğal gaz faturaları önümüzdeki birkaç gün içerisinde gelmeye başlayacak. Herkes şu beklentide. Efendim asgari ücret Aralık ayında artacak. Bundan sonra rahatlanacak. Hayır efendim o da olmayacak. Çünkü asgari ücreti arttığı zaman göreceğiz ki esnaf o asgari ücreti nasıl karşılayacak? Sanayi kuruluşları o asgari ücreti nasıl karşılayacak? Asgari ücret nedeniyle artan maliyetlerden enflasyona ne yansıyacak? Bunların hep beraber göreceğiz. Sayın Nebati'yi ben buradan bir kez daha uyarıyorum. Bu politikalarla Türkiye ekonomisini rahat yönetemezsiniz. Türkiye ekonomisi büyük bir sıkıntı içindedir. Ve bu sıkıntı nedeniyle artan huzursuzluk. Daha da vatandaşı zor durumda bırakacaktır. Önümüz seçim dönemi. Biz bu seçim dönemi beklemeden vatandaşı refaha kavuşturacak politikaları bugünden uygulayınız lütfen. Gerçek anlamda faiz düştüyse esnaf o düşük faizle kredisini alabilsin, sanayici düşük faizli kredisini alabilsin, emekli, işçi, memur bu krediyi kullanabilsin. Bunlar kullanılmıyorsa ben faizi düşürdüm demenin faydası yok. Burada tek kazançlı çıkar. Bu kazançlı da bankalardan başkası değildir. Bakın son dokuz aylık rakam açıklandığında bankaların yüzde beş yüzlere varan kar artışı içinde olduklarını gördük. Vatandaş eziyet çekecek. Enflasyonun altında ezilecek. Yüzde beş yüzlere varan karlarla bankalar gününü gün edecek. Ancak şunu da söyleyelim. Bankalar da bu durumdan memnun değil. Çünkü bankalarda kredi kullandıramayınca onların da kar düşüyor. En son hatırlarsınız İş Bankası Genel Müdürü Sayın Bakan'a dedi ki lütfen piyasayı bozmayın artık. Piyasayı bozarak bizi de zor duruma sokuyorsunuz. Şu anda Türkiye'deki yaklaşım kesinlikle bir serbest ekonomi değildir. Kesinlikle emir komuta zinciri içerisinde yürüyen bir ekonomik modeli vardır. Ve bunu da model Türkiye'yi zenginliğe götüremez, götürmediği de ortada. Türkiye'nin önce demokrasiye sonra özgürlüklere, sonra refah içinde bir topluma ihtiyacı var. Ve biz bunu yapabilmek için Türkiye'yi değiştirmek için bugün Kütahya'da, yarın Malatya'da, öbürsü gün Bursa'da, öbür gün Hakkari'de diğer gün Antalya'da ve Muğla'dayız. Ve biz bunu önümüzdeki beş yıllık dönemde milletimiz teveccüh eder, bize görev verirse, bakın buradan söylüyorum, Türkiye'nin milli geliri bir buçuk trilyon doların üzerinde olacak. Türkiye'de kişi başına milli gelir en az yirmi bin dolar olacak. Ve Türkiye'nin ihracatı beş yüz milyar doların üzerine çıkacak. Bunu yıllarca Türkiye ihracatını yönetmiş bir kişi olarak. Kamuda görev yapmış birisi olarak söylüyorum. Türkiye'nin böyle bir potansiyeli vardır. Ve bu potansiyeli biz hayata geçireceğiz. Türkiye'de bugün Kütahya sadece ham madde sadece çini ve porseleni Dünyayı satan bir şehir değil, dünyaya başka sanayi madde satan bir şehre dönüşecektir. Biz bunun çalışmalarını bugünden yapıyoruz. İnşallah milletimizin teveccühü de alacağız. Bugün siyasetteki karmaşanın en önemlilerinden bir tanesi ekonominin de kötü gitmesidir. Milletin umudunun ortadan kalkmasıdır. İnşallah biz milletimizin umudu olmak için yollardayız. Milletimizin karşısındayız. Verdiğimiz sözü tutacağız. Söylediğimizi yapacağız. Yaptığımızı da söylemeye devam edeceğiz.”