Büyük Zafer’in ve kurtuluşunun 100. yılını kutlayan Kütahya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ağırladı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kütahya'da son yıllarda yapımı tamamlanan tam 344 ayrı projenin resmî açılışını yapıyoruz. Bakanlıklarımıza ve belediyelerimize ait bu yatırımların tutarı güncel rakamla 5,5 milyar lirayı buluyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos 1922-2022 Büyük Zafer’in 100. Yılı Etkinlikleri ve Kütahya Toplu Açılış Töreni'ne katıldı.
Burada Kütahyalılara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ülkemizi Cumhuriyet’in hedefi olan muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkardık” dedi.
Konuşmasına törende bulunan vatandaşları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya'da 2019 Mart'ında yüz yüze kucaklaştıklarını hatırlattı. Salgın nedeniyle 3,5 yıl aradan sonra Kütahyalılarla bir araya geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dumlupınar Zaferi'nin 100. yılı vesilesiyle Kütahya'ya gelerek hem hasret gidermek hem zafer sevincini paylaşmak hem de tamamlanan eser ve hizmetlerin açılışını yapmak istediklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu eserlerin bazılarının açılış ve temel atmalarını canlı bağlantı yoluyla gerçekleştireceklerini söyledi.
“MİLLETİMİZ, KOCATEPE VE DUMLUPINAR'DA YENİ BİR DESTANIN GİRİZGÂHINI YAPMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen perşembe günü Ahlat'ta, cuma da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle birlikte Malazgirt'te olduklarını hatırlatarak, Sultan Alparslan'ın Bizans hükümdarı Diyojen'in sayıca üstün ordusunu yenerek Anadolu'nun kapılarını millete Malazgirt'e açtığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Millî Mücadele'yle asırlardır bitip tükenmeyen bir kin ve hırsla bizi bu topraklardan söküp atmak isteyenlere Anadolu'nun ebedî vatanımız olduğunu bir kez daha ilan ettik. Selçuklu ve Osmanlı'nın mirasını devralan Cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yol da ter ve kanla döşenmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda, dört bir yandan yedi düvele karşı savaşan, Çanakkale'den Kut'ül Amare'ye kadar pek çok yerde zaferler kazanan Osmanlı, İstanbul'un işgali ve Sevr dayatmasıyla âdeta dermansız bırakılmıştır. Vatan topraklarını dört bir yandan işgale başlayan düşman Adana, Antep, Maraş direnişleriyle pabucun pahalı olduğunu görünce sinsi amaçlarının taşeronluğunu Yunan'a bırakmıştır. İstiklal mücadelesini Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde Anadolu'ya taşıyan milletimiz, varını yoğunu ortaya koyarak hazırladığı ordusuyla Kocatepe ve Dumlupınar'da yeni bir destanın girizgâhını yapmıştır. Samsun'da başlayıp Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin açılışıyla dünyaya resmen ilan edilen bu sürecin her aşaması küllerinden, yeniden doğan bir milletin uyanışının sembolüdür. "
Cumhurbaşkanı Erdoğan, oldukça zor ve zahmetli bir sürecin ardından Türk ordusunun yine bir cuma günü 25 Ağustos'ta nihai zafer için son hazırlıklarını tamamladığını anımsatarak, "Birliklerin tertiplendiği cephelerde o gece ezanlar okundu, namazlar kılındı, dualar edildi, son sıcak yemekler yendi ve ertesi sabah gün ağarırken hücum emri verildi. Kocatepe'den başlayıp Dumlupınar'a, oradan İzmir'e kadar süren Büyük Taarruz epeydir savunmada olan Türk ordusunun uzunca bir aradan sonra yaptığı ilk büyük saldırı harekâtıydı. Düşmanın belki makinelisi, topu, kamyonu, arabası, uçağı bizden çoktu ama bizim askerimizin iman dolu yüreği bu eksiklerin hepsini fazlasıyla telafi ediyordu" ifadelerini kullandı.
“MİLLETİMİZ ANADOLU'DAKİ İSTİKLALİNE VE İSTİKBALİNE SAHİP ÇIKMAKTA KARARLI OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA GÖSTERMİŞTİR”
Yunan ordusunun çekilirken 200 bin kişilik kuvvetinin yüzde 65'ini Afyon-Kütahya hattında zayiat olarak bıraktığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür. Evet, bu millet o imanlı yürekleriyle imansızları İzmir'den denize döktü. Aşağı yukarı aynı sayıya sahip Türk ordusunun bu savaştaki kaybı ise sadece yüzde 6,5 civarındadır. Büyük Taarruz ve akabindeki çatışmalar dünya askerî tarihine en başarılı topyekûn savaş örneği olarak geçmiştir. Türk'ün ölüm fermanı olarak tedavüle sokulan Sevr'i milletimiz işte bu topraklarda dişiyle, tırnağıyla, kanıyla, canıyla yırtarak müstevilerin suratına çarpmıştır. Türk'ün esir edilemeyeceğini, Türk'e kefen biçilemeyeceğini, 26 Ağustos'ta Afyon'da başlayıp, 9 Eylül'de İzmir'de sona eren bu kıyamla tüm dünyaya ilan ettik. Milletimiz ebedî vatanın Anadolu'daki istiklaline ve istikbaline sahip çıkmakta kararlı olduğunu bir kez daha dosta, düşmana göstermiştir."
Büyük Taarruz öncesini anlatmaya devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu dönemde İslam dünyasının dört bir yanından kendileri de bin bir yokluk ve zulüm altında yaşayan dostlarımızdan da ülkemize yardım yağmıştır. Büyük Taarruz öncesinde tıpkı bugün olduğu gibi ülkenin askerî gücünden mali kaynaklarına kadar tüm imkânlarını sorgulayarak bu işin olmayacağını söyleyenler vardı. Ama sonuçta mücadelenin sadece silahla, sadece parayla değil; asıl imanla, inançla, azimle, kararlılıkla kazanıldığını herkes gördü. Gençler şunu unutmayın, Hindistan Müslümanlarının ciddi fedakârlıklarıyla toplayarak gizlice Ankara'ya gönderdiği 600 bin altın, Büyük Taarruz için gereken ekonomik kaynağın nüvesini teşkil etmiştir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Taarruz öncesi 100 bin kişilik bir kuvveti, düşmana hissettirmeden cephenin gerisine ulaştırma başarısının bile başlı başına dünya harp tarihine girecek bir taktik olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: "Mehmetçiklerimiz Allah Allah nidalarıyla başlattıkları hücumla iki gün içinde Afyon çevresindeki tüm cepheleri yerle bir etmişlerdir. Akşama doğru, şehrin semalarında yükselen sala sesleri, Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan Afyon şehrinin kurtuluşunun müjdesini veriyordu. Aynı muhteşem tablo Türk birliklerinin şehre girmesiyle 30 Ağustos günü Kütahya'da yaşanmış, yani burada yaşanmıştır. Yunan ordusu dört gün içinde komutanlarının da esir düşmesiyle tamamen dağılmış ve Türk kuvvetleri karşısında bozguna uğramıştı. Bir yandan İzmir'e doğru ilerleyen ordumuz, diğer yandan da Yunan ordusunun Eskişehir'in kuzeyine doğru kaçan birliklerini kovalamayı sürdürmüştür. Bu amansız takip 9 Eylül'de İzmir'in kurtuluşuyla nihai amacına ulaşmıştır. Düşmanın geri çekilirken geçtiği tüm şehirlerimizi yakıp yıkmasını ise kendi alçak karakterinin bir ispatı olarak görüyoruz. Aynen bugün olduğu gibi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şair Mehmet Faruk Gürtunca'nın "Bu ağustos günü tarihte hayat, şan günüdür/ Bu ağustos günü hürlük günüdür, tan günüdür/ Bu ağustos günü bir kurtuluşun ilk güneşi/ Bu ağustos günü bir hürriyetin ilk ateşi/ Bu ağustos günü dünyalara bildirdik ki yurt sokmaz arslan doğuran toprağa bir yırtıcı kurt" dizelerini hatırlatarak, "İşte bu ağustos gününün yüzüncü yıl dönümü vesilesiyle Büyük Taarruz'u zaferle sonuçlandıran ordumuzu, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'yı, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Paşa'yı, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'yı, Birinci Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa'yı, İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa'yı, Beşinci Suvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altan Paşa'yı, subayından erine her bir kahraman askerimizi rahmetle şükranla yâd ediyorum" ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE'NİN ASIRLIK ALTYAPI EKSİKLERİNİ 20 YILDA TAMAMLAYACAK KALKINMA HAMLESİ BAŞLATTIK”
Milletin son iki asrının kayıplarla, yeniden ayağa kalkmalarla, varlığına ve ruhuna yönelik saldırılara karşı direnmekle geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, altı asırlık cihan devleti Osmanlı'yı tarihin tozlu raflarına uğurlarken de Cumhuriyet'i yeniden kurarken de vesayetle, darbelerle, krizlerle yoğrulurken de hep inançlarını kavi, umutlarını diri tuttuklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Mücadele'yi kazanan milletin, Cumhuriyet'in kuruluşunun ardından hayal ettiği gelişmiş, kalkınmış, müreffeh Türkiye'ye ulaşmak için epeyce beklemek mecburiyetinde kaldığına işaret ederek, uzunca bir süre kalkınma hamleleri, demokrasi girişimleri, sanayileşme gayretlerinin önünün kesildiğini, millî ve manevi değerleri tehdit eden her türlü gelişmenin önünün sonuna kadar açıldığını belirtti.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye'den daha zor şartlarda kalkınma ve demokrasi mücadelesine giren ülkeler kısa sürede yol alırken, Türkiye'nin her 10 yılda bir yaşadığı darbelerle sürekli patinaj yaptığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiç şüphesiz bu, sadece kendi eksiklerimizden, hatalarımızdan kaynaklanan bir durum değildi. Türkiye'nin her alanda geri kalması için kurulan o mekanizmalar öylesine güçlüydü ki iyi niyetli kimi girişimler bunun üstesinden gelmeye yetmiyordu. Bu süreçte rahmetli Menderes'in ve rahmetli Özal'ın gösterdiği kalkınma çabalarını, rahmetli Erbakan'ın ve rahmetli Türkeş'in sergilediği yerli, millî duruşu hep takdirle anıyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükûmete geldiklerinde, iki asırdır altyapısı ihmal edilmiş, demokrasisi zayıf, ekonomisi güdük bırakılmış, siyasi ve askerî gücü sürekli törpülenmiş bir Türkiye'yi devraldıklarını belirterek şunları söyledi: "Hemen kolları sıvadık. Türkiye'nin asırlık altyapı eksiklerini 20 yılda tamamlayacak bir büyük kalkınma hamlesi başlattık. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ülkemizi Cumhuriyet'in hedefi olan muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkardık. Kalkınma hamlemizin önemi ve gücü, salgın dönemiyle onu takip eden küresel güvenlik ve ekonomik krizi sırasında çok daha iyi anlaşılmıştır. Gelişmiş ülkeler dâhil tüm dünyanın dengeleri altüst olurken, biz hedeflerimize doğru yürüyüşümüze asla ara vermedik. Aynı şekilde demokraside de her kesimden vatandaşımızın hak ve özgürlük alanlarını genişleterek sosyal gerilimlere ve terör örgütlerinin zemin bulmasına fırsat veren tüm çarpıklıkları ortadan kaldırdık."
Gabar, Cudi, Tendürek, Bestler Dereler ve diğer bölgelerde yapılan terör operasyonlarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bütün terör inlerini bunların kafalarına kafalarına geçirdik mi? Yurt içinde, yurt dışında bunu başardık mı? Bundan sonra da başarmaya aynen devam edeceğiz. Bu mücadele elbette kolay gerçekleşmedi. Attığımız her adımda dışarıdan ve içeriden kaynaklanan nice engellerle karşılaştık. Nice kavgalar verdik, nice bedeller ödedik ama hamdolsun Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle hepsinin de üstesinden geldik."